Aydın KANTARCI (Tekirdağ) - 9.5.2010
KURT VE LÂMBA
“Çocuklugumuzda oturdugumuz sehir Zülküfül Dagında idi. Evimizin
bitisiginde ufak bir agılımız vardı. Bir kıs, baktık ki arada bir hayvan eksiliyor. Bir,
iki, üç. Bunun üzerine babam, durumu anlamak için geceleri agılda beklemeye karar
verdi. Bir gece, bir elinde petrol lâmbası, öbür elinde de bir sopa, beklerken, agılın
giris yerinden içeriye bir kurdun daldıgını görür. Meger agıla dadanan bir hırsız degil,
bir kurtmus. Kurt içeri girince, hayvanlar panik içinde bir oraya bir buraya kosusup
duruyorlarmıs. Babam kurda sopayı yapıstırmaya baslar. Biz bu sırada ahırda bir
takım kosusturmaların ve gürültülerin oldugunu duyunca oraya bakmaya gittik ve
babamın kurtla karsı karsıya kaldıgını görünce, evde de yardım edecek büyük yasta
erkek bulunamadıgından kasabanın kahvesine yardım istemeye kostuk. Sonra
kahvedekilerle birlikte dönünce babamın kurdu öldürdügünü gördük. Babam, kurtla
çarpısmasını söyle anlattı: Kurt, benim elimde lâmbayı görünce, üstüme atılıp beni
paralamaya girismedi. O, bütün gücüyle lâmbayı söndürmeye çalısıyordu. Ben bir
elimle lâmbayı onun üfürerek söndürmesinden kurtarmak için mümkün mertebe
uzakta tutuyor, öte taraftan sopayla onu dövmeye çalısıyordum. Kurtsa, tıpkı bir insan
gibi, durmadan agzını uzatarak lâmbayı söndürmeye çalısıyordu. Bütün dikkat ve
gayretini ilkin lâmbayı söndürmeye yöneltmisti. Fakat o bütün bu ugrasmalarına
ragmen lâmbayı söndürmeyi basaramadan ben onu öldürebildim.”
Babamın çocukluk anılarından biri olan ve babasıyla yani dedemle bir kurt
arasında geçen bu vak’a, bende bugün, bizim Müslümanlarla Müslümanların
düsmanları arasındaki açık gizli savas hakkında bir takım düsünceler ilham etti. Kurt
neden dogrudan dogruya sürünün üzerine degil de dedeme yönelmisti? Bu açıktı.
Gerçi hedefi sürüydü. Nitekim fırsat buldugu her gece bir hayvanı alıp götürmeyi
ihmal etmemisti. Fakat bu kere karsısına sahipsiz bir sürü degil, sürünün sahibi
çıkmıstı. O, yine her zamanki âdetiyle sürüye saldırsa arkadan dedem tarafından
kolaylıkla öldürülebilecegini anlamıstı. Dedeme yönelmesi kolaylıkla anlasılıyor ama
neden hemen dedemin üstüne atılmayıp da bütün dikkatini ve gücünü lâmbayı
söndürmeye çevirmisti? Aslında isin burasında da kurdun müthis bir hesabı vardır.
Kurt düsünüyor ki, lâmba dedemin elinde oldukça dedem olanca gücünü
kullanabilecektir. ki tarafında kuvvetini tam kullanmasının sonucu ise kesin degildir.
Kurdun dedemi mutlaka yenecegine dair elinde bir garantisi yoktur. Fakat bir kere
lâmbayı söndürmeyi basarırsa dedem etrafını, yanını, yöresini göremeyecek, karanlıga
alısık gözlerinin üstünlügüyle kurt hasmını kolaylıkla alt edecektir. Bu yüzden tıpkı
bir insan gibi lâmbayı üfürmeye vermistir kendini. Yalnız bu hesabının dogruluguna
ve tamlıgına ragmen kaderinin kendisine tayin ettigi sonucu degistirememistir.
Müslüman, elinde bir lâmba bulunan bir ev sahibidir. Onun düsmanı da, ister
batıda olsun, ister doguda tıpkı o kurt gibidir. Müslümanın lâmbası, Kur’ân ve
slâm’dır. O, ancak onun aydınlıgında bu evren gecesinde yanını yöresini
görebilmekte ve onun ısıgında yasayabilmektedir. Kurtsa, vahsetin en hasin ve yırtıcı
çocuklarından biri olarak hep kıs karanlıklarında dolastıgından karanlıkta is görmege
gözleri alısıktır. O, ısıkta âdeta kör gibi olur. Karanlıkta ise gözleri âdeta ısıl ısıl
yanar. Onun için insanın en büyük silahının ısık oldugunu bilir. Ve yine onun için
gündüzleri pek ortalıkta gözükmez. Karanlık bastırınca ava çıkar. O zaman da elinde
lâmba veya bir ısık bulunan bir insan gördü mü ilk is olarak o ısıgı söndürmege
çalısır. Isıgı söndürdü mü isi artık kolaylasır. Gözü görmez hâle gelen hasmını
paralar. Artık sürü de sahipsiz kalınca kurdun keyfine diyecek yoktur. stedigini
sırtına vurup alıp götürür.
Müslümanların parlak devirlerinde, yani slâm bir günes gibi ortalıgı
aydınlatırken, Avrupalılar ortalıkta gözükmediler. Karanlıgın bastırmasını yüzyıllarca
beklemesini bildiler. Kurt da açlıga çok dayanıklıdır. Kaderin bir imtihan gecesi gelip
çattı. Müslümanlar için karanlık gece bastırdı. ste kurda, yani Avrupalıya gün
dogmustu. Her gaflet anında sürüden bir iki asırmayı becerdi. Nihayet, Müslümanlar
yavas yavas uyanmaya basladılar. Sonunda, kurdun karsısına bir iki çıkmaya
basladılar. Avrupalı, lâmbayı söndürebildigi her ülkede, Müslümanları kolayca
hakimiyeti altına aldı. Simdi bütün gücüyle henüz bütün slâm ülkelerinde
söndürmeyi basaramadıgı noktaya, yani slâm’ı tam anlamıyla söndürmeye bütün
zekâ ve teknik gücünü sarf ediyor. O biliyor ki bunu basarırsa artık Müslümanları tam
anlamıyla tarihten silmeye, yani etkisiz ve güçsüz hâle getirmeye erismis olacaktır.
Ondan sonra ezmenin her türlüsünü, ekonomik, kültürel, politik ezme türlerinin her
türlüsünü kolaylıkla uygulayabilecektir. Fakat ısık yandıkça, bir noktada da olsa
lâmba yanmakta devam ettikçe, Müslümanlar için kurtulma umudu büsbütün yitmis
sayılmayacaktır. Onun için batılılar liberali ile, marksisti ile, bütün güçleri slâm’ı
söndürmeye çalısıyorlar. çten ve dıstan bütün kuvvetleri bu hedef için seferber
olmustur. Biz bir taraftan kendimizi korurken ondan daha büyük bir gayretle
elimizdeki ilâhî ısıgı, sır lâmbasını söndürmemege çalısmakla kurtulus umudumuzu
koruyabilecegiz. Unutmayalım ki, kurdun gözleri karanlıga alısıktır. Ama biz, barbar
Avrupa önünde medenî slâm insanları ısıgı kaybedersek yolumuzu kaybettik ve
umudu da kaybettik demektir.
Evet, batılılar ve dogulular, aya da çıksalar, yerin dibine de inseler, ruhları
itibariyle barbardırlar ve kurdun tabiatını tasımakta devam ediyorlar. Biz yırtık pırtık
çul çaput içinde kalsak dahi hiç olmazsa medenî olmanın büyük anısını tasıyacak
kadar medenîyiz. Biz mutlaka ısıkta is görebiliriz.
Ne mutlu kurdun tıpkı insan gibi söndürmek için üfürüsünden lâmbasını
koruyabilenlere.
(Sezai Karakoç, Dirilis Dergisi, 1971)
|